PAGDER; Ulusal ve uluslararası platformlarda Türkiye plastik sektörünü başarıyla temsil ediyor
Türkiye plastik sektörü, dünyanın 7nci, Avrupanın ise 2nci en büyük plastik üreticisidir
Türkiye plastik sektörü, dünyanın 7nci, Avrupanın ise 2nci en büyük plastik üreticisidir
PAGDER (Plastik Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Reha Gür ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz. Türkiye plastik sektöründe faaliyet gösteren üretici firmaları aynı şemsiye altında toplamak amacıyla 1969 yılında kurulan Plastik Sanayicileri Derneği - PAGDER, 40 yılı aşan süre içinde üslendiği misyonunu başarı ile sürdürüyor. PAGDER 500’e yakın üyesi ile Türkiye plastik ve plastik işleme makineleri sektörünün en etkin sivil toplum örgütlerinden biri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.
Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde İşletme İhtisası yaptıktan sonra iş hayatına atıldım. Mühendislik plastikleri sektörünün önemli firmalarında satış ve üst düzey yönetici pozisyonlarında görev yaptım. 2004 yılından bu yana da kurucuları arasında bulunduğum Eurotec’de, Ticari Direktör ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görevimi sürdürüyorum. Aynı zamanda, plastik sektörünün önde gelen sivil toplum kuruluşlarında aktif görevlerde bulunuyorum.
PAGDER’in kısa tarihçesi, amaç ve hedefleri hakkında bizleri kısaca bilgilendirir misiniz?
1969 yılında, hammadde, mamul ve plastik işleme makineleri imalat ve ticaretiyle uğraşan girişimcilerimize hizmet vermek amacıyla kurulan ve ülkemizin ilk sektörel sivil toplum örgütlenmelerinden biri olan PAGDER’in kurulduğu günden bu yana iş dünyasına en önemli katkısı, -yeni örgütlenmelerin önünü açmak yoluyla- sivil toplum girişiminin geliştirilmesi olmuştur. Bugün sayısı 500’e yaklaşan üyesi ile PAGDER, Türkiye plastik sektörünün gelişimine katkı sağlayacak, yapısal sorunlarına çözüm getirecek, yurt dışı pazarlarına açılımlarını kolaylaştıracak girişimleri ve çalışmaları yürütmekte; ulusal ve uluslararası paydaşlarıyla da birçok projeyi hayata geçirmektedir. Türkiye plastik sektörü, bugün dünyanın 7’nci, Avrupa’nın ise 2’nci en büyük plastik üreticisi olarak dünya pazarının önemli oyuncular arasında bulunuyor. PAGDER olarak, ürün kalitemiz ve üretim gücümüz ile başarıyla sürdürülebilir bir rekabet ortamı yaratacak platformları oluşturma hedefindeyiz ve ülke kaynak tahsisinde, sanayi sektörüne daha fazla ağırlık verilmesi yönündeki girişim ve gelişmeleri takip ediyoruz. Bu, hemen hemen bütün sanayi kollarına ürün veren sektörümüz için önemli bir unsurdur. İhracat pazarlarımızı çeşitlendirmeye yönelik girişimlerimiz, yerli makine üreticilerinin güçlenmesine yönelik programlarımız kısa vadede yürüttüğümüz çalışmalar. Orta ve uzun dönemde ise yerli hammadde üretimi ve plastik sektörüne yönelik bazen kasıtlı ama çoğunlukla önyargıya dayalı olumsuz söylemlerle mücadele de gündemimizi belirleyen konular...
Plastik sektörü ülke sanayisi ve ekonomisi açısından büyük önem arz ediyor. Böylesine önemli bir sektörün dernek başkanlığını üstlenme fikri nasıl oluştu? Başkanlık süreciniz nasıl gelişti?
PAGEV’de Yönetim Kurulu Üyeliği ve 2. Başkan Yardımcısı olarak görevler yaptım. Ayrıca, İKMİB’de (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği) Yönetim Kurulu Üyesi olarak yer alıyorum. 35’inci dönemde Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevinde bulunduğum Türkiye’nin ilk iş dünyası sivil toplum örgütlerinden biri olan PAGDER’in (Plastik Sanayicileri Derneği) 36. Olağan Genel Kurul toplantısında, tek listenin girdiği seçim ile Yönetim Kurulu Başkanlık görevine seçildim. Gönüllüğün esas olduğu bu önemli görevi de onur duyarak sürdüreceğim. Hedefim, her dönemde yükselen bu çıtayı, görev sürem boyunca daha da yükseğe taşımak olacak elbette…
Her sivil toplum kuruluşunun kendine özgü tüzüğü, çizgisi ve politikaları vardır fakat her başkanın da idealleri ve başarmak istedikleri vardır. Siz PAGDER başkanı olarak görev süreniz içinde neler yapmayı, nasıl bir başkan profili çizmeyi planlıyorsunuz?
PAGDER’in 36. Dönem Yönetim Kurulu olarak; “yenilikçilik, fark yaratma ve verimlilik” temelinde bir yönetim anlayışı sergilemeyi planlıyoruz. Kurumsallık çalışmalarına önem vererek profesyonel kadromuzu kalitatif (nitel) anlamda geliştireceğiz. Diğer taraftan seçilmiş 24 kişilik “Genişletilmiş Yönetim Kurulu” olarak, hep birlikte çalışıp oluşturduğumuz komitelerle plastik sektörünün sorunlarına daha etkin ve çoklu sorumlularla eğilmeyi planlıyoruz. Sektörümüzün birlik ve beraberliğini güçlendirecek, daha hızlı büyümesini ve gelişmesini sağlayacak her tür sonuç odaklı çalışmayı esas alacağız. Sektör sorunlarına dair proaktif yaklaşımlarla; mümkün olduğunca sorunlar daha ortaya çıkmadan yapılacak müdahaleler ile; sorunları çözmekten çok, oluşmasını önleyecek faaliyetler geliştirmeyi hedef alıyoruz. Ülkemiz ekonomisine ve sanayisine katma değer sunmayı, vizyon açmayı ve ilerlemesine vesile olmayı görev ve sorumluluk biliyoruz. Bütün dünyada plastik ve polimer teknolojilerine yönelik çok büyük bir Ar-Ge faaliyeti yürütülüyor. Dolayısıyla vizyonumuz, sektörümüzdeki firmaların katma değeri yüksek mamul üretimleriyle; firmalarımızın rekabet gücünü, bilinirliğini artırarak, dünya üzerinde önemli pazar paylarına sahip olmalarını sağlamak… Ayrıca, küresel alanda; Plastics Europe – AB Plastik Hammadde Üreticileri Birliği, EuPC - AB Plastik Mamul Üreticileri Birliği, CIPAD – Uluslararası Plastik Dernekleri Direktörler Konseyi ve EUROMAP – AB Plastik ve Kauçuk İşleme Makineleri Üreticiler Birliği üyelikleriyle de sektörümüzün çıkarlarını korumaya, geliştirmeye devam edeceğiz.
Her sektörde olduğu gibi plastik sektöründe de önemli bir rekabet ortamı olduğunu düşünüyoruz. Sektörünüzdeki rekabet ortamı hakkında bizlere neler söyleyebilirsiniz?
İhtiyacımızın yüzde 85’ini Türkiye’de üretim olmadığı için zorunlu olarak ithal ettiğimiz hammadde sorunu, kur ve fiyat değişiklikleriyle, gümrük tarife uygulamaları gibi etkenler sektörümüzü doğrudan etkiliyor. Dışardan 6 milyar dolar civarında ithal etme zorunluluğumuz bulunan hammaddede, % 6,5 civarında gümrük vergisi veriyoruz. Bu yüksek maliyet nedeniyle oldukça düşen karlılık oranları ile de plastik sanayisi gerekli AR-GE, ÜR-GE, inovasyon, eğitim ve tanıtımlar gibi yatırımlarda bulunamıyor. Dolayısıyla PETKİM’in yapacağı yatırımlarla polimer üretimi kapasitesinin artırılması; yeni ürünlere ve ürün çeşitliliklerine bağlı olarak, firmalarımızın gerçekleştireceği hammadde yatırımlarının çoğalmasının da önemli bir sorunumuza çözüm olacağını, sektörümüze sürdürülebilir bir rekabet ortamı getireceğini söyleyebilirim.
Menşei belli olmayan ya da merdiven altı üretim diye tabir edilen durumlar sizin sektörünüz açısından ne kadar geçerli? Bu problemlerin çözümü için PAGDER olarak neler yapmayı planlıyorsunuz?
Aslında bizim sektörümüz için durum biraz farklı. Sektörümüzün önceliklerinin uzun vadede hammadde sorununun çözümü ve plastiğe karşı olan yanlış algının, doğru bilgilerle düzeltilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Orta ve kısa vadede ise plastik hammadde ithalatındaki tarife sıkıntıları, sektör için eğitimli – nitelikli insan gücü oluşturulması, ihracatın güçlendirilmesi, uygun yatırım yerlerinin sağlanmasını sıralayabiliriz.
PAGDER üyeleri ağırlıklı olarak ne tür ürünlerin üretimini ve ticaretini yapıyorlar? (Plastik ürün çeşitliliği vb.) Ayrıca üyeleriniz ağırlıklı olarak hangi sektörlere hizmet veriyorlar?
Plastik mamul üreticileri, plastik makineleri ve yedek parçaları üreticileri ile hammadde ve katkı maddesi üreticileri olarak üyelerimiz plastik sektöründe faaliyet gösteriyor. Yüzde 55’lik dilimini mamul üretenlerin oluşturduğu üyelerimizin yüzde 15’lik bölümünü ise hammadde ve katkı maddeleri üretenler oluşturuyor. Plastik sektöründeki firmaların büyük çoğunluğu KOBİ’lerden oluşmakla birlikte genellikle üye firmalarımız son tüketicilere hitap eden ürünlerden daha çok otomotivden beyaz eşyaya, elektrik elektronikten tekstile, inşaata varan geniş bir yelpazede önemli sektörlere ara malı üretiyorlar.
Sektörünüzde PAGDER’e üye olmayan meslektaşlarınız da mutlaka vardır. PAGDER üyesi olmak firmalara ne gibi avantajlar sağlıyor? Onlara bizim aracılığımızla iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
PAGDER, sektörel birlik olmaktır, örgütlülüktür; bizi engellemek, yıkmak isteyen kişilerin karşısındaki sağlam bir duvardır aynı zamanda... Bilinirliğimizi artıran çalışmaları, projeleri yürütürken, PAGDER olarak insanlığa, ülkemize, sektörümüze ve alt sektör kırılımına her bir üyemizin faydalarını da gözetiyor; aidiyet duygusuyla tabanımızı genişleteceğimiz çalışmalara öncelik veriyoruz. Sektörümüzün tamamını kucaklayan bir PAGDER olarak çalışmalarımızı yürütmek hedefinde olduğumuz için son yapılan genel kurulda bir karar aldık. Alınan karar gereği, daha önce olmayan bir üyelik sistemi geliştirdik; bundan böyle üretim yapmayan sektör mensubu firmalar ve ticari paydaşlar da üye olarak PAGDER çatısı altında “Onur Üyesi” olarak bir araya gelebilecekler. PAGDER çatısı altında, bu güç birliğinin içinde yer almanın getirdiği önemli kazanımların yanı sıra ayrıca elbette üyelerimize birçok fırsatlar da sunuyoruz. Bu birliğin üyelerimize kattığı çok önemli ve değerli unsurlar var. Kurumsallaşma, dışa açılma ve büyüme yolunda firmalarımıza destek olmaya öncelik veriyoruz. PAGDER sektörel birlikteliklerin, işbirliklerinin, sektörel bilgi paylaşımlarından yararlanmanın önünü açıyor. Firmalar adına onların menfaatlerini koruyan, faydalarını artıran PAGDER, sorunlarına çözüm arayan girişimleri yerine getiriyor, çözüm takipçiliğini yapıyor; sektörü ilgilendiren konularda sektör sözcülüğünü üstleniyor ve üyelerinin, sektörün haklarını koruyan tek-güçlü ses oluyor. Ayrıca, çatımız altına katılan firmalara fuarlara organize ettiğimiz ulusal katılımlarda Avrupalı, Amerikalı ulusal ülke katılımcılarına sağlanan olanaklardan, indirimli fiyatlardan yararlanma olanakları sunuyoruz. Örneğin, Plast Eurasia Fuarı’ndan metrekare bazında ekstra bir indirim hakkına sahip olabiliyorlar. Yurt dışı fuarlarda katılımcı olmasalar dahi katalog, broşür ve kartvizitleri ile firmalarını tanıtma, ihracat potansiyellerini artırma şansı yakalayabiliyorlar. Kalifiye elemanlar ve kalifiye bir yönetim için PAGDER üyelerine yönelik eğitimler, seminerler ve bilgilendirme toplantıları yapıyoruz. Ekonomi dünyasına ve sektöre açılma alanları olan PLASFEDDERGİ, TPSK, Dünya Plastik Atlası, Web site mecralarında PAGDER üyelerine avantaj tanıtım imkanı sunuyoruz. Bir derneğin, birliğin en büyük işlevi sektörünün işine yarayacak bilgileri üreten, sektörel verileri işleyen merkez haline gelmek ve yurtiçi/yurtdışında lobi faaliyetinde bulunmaktır ki biz de PAGDER olarak bu alanlara özel olarak eğiliyoruz. Üyelerimizin kullanımına açık olan bir kütüphanemiz var. Etkin olarak lobi faaliyeti yapıyor ve üyelerimiz ile sürekli bilgi paylaşımında bulunuyoruz. Düzenli duyurular yapıyor, yayınlarımızı üyelerimize ücretsiz ulaştırıyoruz. PAGDER ve PLASFED’in yayın organlarında reklamlarıyla yer aldıklarında PAGDER üye indirimlerinden faydalanmaya varan birçok avantaja kavuşuyorlar. Dolayısıyla, her bir üyemiz PAGDER çatısı altında olmanın faydalarını, farklarını yaşıyor ve görüyor.
Ülkemiz sanayisinin en büyük sorunları arasında pahalı enerji, teşvik yetersizliği ve yüksek vergi oranları yer alıyor. Bu sorunlar ve sizin dikkat çekmek istediğiniz başka problemler hakkındaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Plastik sektörü yoğun olarak elektriğin kullanıldığı bir üretim yapısına sahip. Enerji maliyetleri elbette rekabet gücü için önemli. Bu konuda, öncelikle imalat sanayisinde maliyetler içindeki enerji payına bakılarak bir farklılaştırma önerilebilir. Dolaylı yollardan da hem çevre, hem de endüstriyi geliştirmek için yollar geliştirilmesi mümkün. Plastik mamuller, ürün bazında muadillerine göre çok daha az karbon salımına sahip ürünlerdir. Bu anlamda tasarruf ve çevre kirliliğini azaltmak açısından teşviki hak etmektedir. Diğer bir unsur da daha az enerji tüketen, verimli makinelere geçiş için bu alanda yatırım yapanlara belirli dönemler için teşvik mekanizmaları sağlanabilir. Plastik sektörü de diğer imalat sanayisi sektörleri gibi verimliliğini artırdıkça, net enerji ithaleden ülkemize katkı verecektir. Plastik sektöründe faaliyet gösteren firmaların çok büyük bir kısmı KOBİ’lerden oluşmaktadır. Ülkemiz vergi ve sosyal güvenlik primleri-yükleri de ne yazık ki firma ölçeği büyüdükçe neredeyse katlanarak artmaktadır. Bu, birim maliyetin ve dolayısıyla ölçek ekonomisinin çok önemli olduğu plastik sektörünün gelişmesini önlemektedir. Vergi ve sosyal güvenlik prim ve yüklerinin, şirketlerin büyümesini destekleyecek bir yapıya dönüştürülmesi gereklidir. Elbette bugünlerde yaşadığımız en önemli sorun, ülke kaynak tahsisi yönetiminin ne yazık ki sanayileşmeyi yeterince desteklememesidir. Sanayicilerin daha fazla üretim yapmasını sağlamak, verimliliğini artırmak, yeni yatırımlar yapması için cesaretlendirmek, kısacası iş ortamını iyileştirmek için yapısal düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. 10.’ncu “Beş Yıllık Kalkınma Planı” ve bu plan doğrultusunda hazırlanan “Ekonomik Önlemler Paketi” doğru bir teşhise dayanmaktadır ve uygulanması herkes için yarar sağlayacaktır.
Türk plastik sektörünün dünya piyasalarındaki yeri, yerli firmalarımızın global pazarlardaki rekabet gücü, ürün kalitesi ve çeşitliliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye plastik sektörü dünyada yedinci, Avrupa’da ise ikinci büyük üretim kapasitesine sahiptir. Avrupa’nın birincisi durumundaki Almanya’nın bu alanda dünya devlerinden biri olmasının, Avrupa’daki ikinciliğimizi daha anlamlı kıldığını düşünüyorum. Dünya plastik sektörü içindeki üretim payımız yüzde 2,6 seviyesindedir. Türkiye’nin plastik mamul ihtiyacının yüzde 90’ı dolayındaki kısmı, yıllardır yerli imalatçılar tarafından karşılanmaktadır. Dış ticaret verilerine bakarsak, Türkiye plastik mamulde dış ticaret fazlası vermektedir. Yani imalatçılarımız, yerli pazarın hemen hemen tamamını karşılamakla kalmayıp, ciddi miktarda ihracat da yapmaktadır. 2013 sonu verilerine göre Türk plastik sektörünün 20,3 milyar dolarlık dış ticaret hacmi dünya plastik dış ticaret hacmi içindeki payı yüzde 1,7 düzeyindedir. Türkiye plastik sektörü küresel plastik mamul ihracatından yüzde 1,6 ithalatından yüzde 1 pay alırken hammadde ithalatından yüzde 4,3 ihracatından da yüzde 0,4 pay almaktadır. Küresel plastik ticaret, cent düzeyinde çok sert rekabetin yaşandığı bir piyasadır. Buna rağmen, Türkiye plastik sektörü 150 ülkeye ihracat gerçekleştirmektedir. En büyük pazarlar ise AB ve diğer Avrupa ülkeleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika, BDT ülkelerinden oluşmaktadır. Plastik sektörümüzün küresel ticaret içinde birkaç noktada özellik arz etmektedir. Bunlardan ilki, yerli hammadde üretimi olmadığı için zorunlu olarak ithalatçı durumdadır ve sektörün hammadde ihtiyacının yüzde 80’lerin üstündeki kısmı ithalatla karşılanmaktadır. Bu da sektörü kur değişmeleri, petrol fiyatı değişmelerine ve küresel ekonomik duruma karşı duyarlı hale getirmektedir ki rekabet gücünü doğrudan etkileyen unsurlardan biridir. Türkiye plastik mamul ihraç ürünlerinin birim fiyatları da şu anda hem ithalat birim fiyatlarının hem de küresel dış ticaret birim fiyat ortalamasının altındadır. Bu da bizim göreli olarak katma değeri düşük ürünler ihraç ettiğimiz, buna karşılık katma değeri yüksek ürünler ithal ettiğimiz anlamına gelir. Hem ihracata konu hem de iç pazar için plastik sektörünün yeterli ürün çeşitliliğine sahip olduğunu söylemek mümkündür ancak yüksek katma değerli ürünlerde ithalatçı olmamızın işaret ettiği durumun da farkındayız. Sektörümüz yoğun biçimde yüksek katma değerli ürünlere geçme, ölçek ekonomisini sağlama ve sektör içinde disiplini sağlama yönünde gayret içindedir. Zira kayıt dışılık, standart dışı üretim gibi Türkiye imalat sanayisi sektörünün ana yapısal sorunları, bizim sektörümüz için de geçerlidir. Plastik üretim ilk yatırımlarının göreli olarak düşük bedellerle yapılabilmesi, çok sayıda imalatçıyı bu sektöre çekmekte, yeterli bilgi ve deneyim sahibi olmayan bu yatırımlar, sert rekabet koşullarında tam olarak tanımlamam gerekirse “gözü kara” biçimde kural dışına çıkma eğilimi gösterebilmektedir. Son olarak şunları dile getirmek istiyorum; Plastik sektörü; plastiğin yenilikçi bir malzeme olmasının etkisiyle tüm dünyada gelişmesini ve genişlemesini sürdürüyor. Plastiğin, en temel avantajlarından olan işleme kolaylığı, verimli bir malzeme olması, çevreyle dost yapısı, düşük enerji tüketimi sayesinde sağladığı maliyet avantajları ile; geleneksel malzemelerin yerini almaya devam etmesi dolayısıyla, haksız bir şekilde her zaman anti-lobi faaliyetleriyle karşı karşıya bırakılarak, plastiğe karşı büyük haksızlıklar yapıldığı ortada… Avrupa’da inovasyon anlamında yatırım yapılan beş sektörden biri konumunda olan plastiğin gelişimi devam ediyor; inovatif ürünleriyle her geçen gün hayatın daha fazla alanında ve içinde yer alıyor. Bu gelişme, dünyanın sürdürülebilir çevre anlayışından, ekonomik dengelerdeki verimliliğine kadar pek çok alana da olumlu katkı sağlıyor. Bugünden çok yarının malzemesi olarak öne çıkan plastiğin faydaları ve endüstriye kattıkları, sonuçta insanlığa fayda olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle biz, “Plastikli Bir Gelecek Herkese İyi Gelecek” diyoruz.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Demir Çelik Store. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.